Türkiye’de eğitim emekçileri 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü kutlamaya hazırlanıyor.
Öğretmenlik mesleği açısından uluslararası genel kabullerin simgesi sayılan 5 Ekim’i Türkiye’deki öğretmenler, birilerinin “tek başına iktidar” hırsıyla yeniden başlatılan çatışmaların ve silahların gölgesinde, her geçen gün biraz daha zorlaşan koşullarda karşılamaktadır.
Eğitim Sen olarak bu yıl 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü, Yalova Valisi’nin kendisine hakaret etmesi sonucu kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden Halil Serkan Öz ve Suruç katliamında hayatını kaybeden Süleyman Aksu başta olmak üzere, görevi başında hayatını kaybeden tüm öğretmenlere adıyoruz.
Öğretmenlerin Can Güvenliği Sağlanmalıdır
AKP’nin 7 Haziran seçimleri sonrasında tek başına iktidarını kaybetmesi sonucunda yeniden başlatılan çatışmalı süreç ile birlikte artan şiddet ve kaos ortamı toplumsal yaşamın bütün alanlarını olduğu gibi eğitimi ve eğitim emekçilerini de derinden etkilemiştir. Bir süredir bazı il ve ilçelerde fiili sıkıyönetim uygulamaları hayata geçirilmiş, 150’ye yakın yerleşim birimi “özel güvenlik bölgesi” ilan edilmiş, okullar kurşunlanmış, valiliklerin peş peşe aldıkları sokağa çıkma yasakları ile tüm ülke sadece 90’lara değil, resmen darbe dönemlerine geri götürülmüştür. Çatışmaların artarak sürmesi nedeniyle özellikle bazı il ve ilçelerde eğitim-öğretim hizmetlerinin öğrenciler, öğretmenler ve diğer eğitim emekçileri açısından sağlıklı bir şekilde yapılmasının koşulları bulunmamaktadır.
Ülkemizde eğitim sisteminin en önemli unsurlarından birisi olan öğretmenler 5 Ekim’i, her yıl diğer ülkelerdeki meslektaşlarına kıyasla daha mutsuz karşılamakta, ülkenin içine itildiği çatışma süreci ve AKP eliyle yaratılan kaos ortamından büyük bir endişe duymaktadır.
Okullarda öğrencilerin, öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin can güvenliğinin sağlanmadığı, ülkenin bir bölümünde fiilen sıkıyönetim koşullarının yaşandığı bir ortamda, eğitim-öğretim hizmetinin ne kadar yapılabileceği ya da sürdürülebileceği tartışmalıdır.
Öğretmenlik Mesleği İtibarsızlaştırılmış, Meslek Onuru Zedelenmiştir
AKP’nin 2002 seçim bildirgesinde “Öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalayabilmesi için öğretmenlerin nitelikleri artırılacak, buna paralel olarak özlük hakları ve çalışma şartları iyileştirilecektir” ifadesi yer almasına karşın, 13 yıllık iktidarı süresinde öğretmenlik mesleğinin bırakalım toplumda hak ettiği itibarı yakalamasını, öğretmenler tarihin hiçbir döneminde AKP iktidarı döneminde olduğu kadar hakarete maruz kalmamış, öğretmenlik mesleği tarihte hiç bu kadar büyük bir itibar kaybına uğramamıştır. Göreve gelen her bakan fırsat buldukça öğretmenlerin az çalıştığını, uzun tatil yaptığını iddia etmiş, her fırsatta öğretmenlik mesleğini “itibarsızlaştıran” ifadeler kullanmıştır.
Türkiye’nin dört bir yanında fedakârca görev yapan öğretmenlerimizin büyük bölümü yaptığı işe yabancılaştırılmış, MEB’in yanlış politikaları ve siyasilerin öğretmenlik mesleğine yönelik olumsuz söylemleri nedeniyle mesleğine küstürülmüştür.
Öğretmenler Türkiye’nin en ücra köşelerinde, her türlü olumsuz koşullarla mücadele ederek, görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadır. Yaşamın olduğu her yerde eğitim emekçilerini görmek mümkündür. Örneğin 15 Eylül’de ilk kez ataması yapılan öğretmenlerin yüzde 67’si doğu ve güneydoğu illerine atanmış ve önemli bir bölümü yeterince can güvenliği olmamasına rağmen büyük fedakârlık göstererek görevine başlamıştır.
AKP hükümetleri döneminde öğretmenlerin en temel ekonomik, sosyal ve özlük sorunları azalmak bir yana sürekli artmış, il içi, il dışı, özür grubu atamalarında, norm kadro sorunlarında ve alan değişikliklerinde sürekli mağduriyet yaratılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan öğretmen atamaları, ihtiyacın ve beklenen rakamların çok altında kalmıştır. Yıllar içinde işsiz öğretmenler sorunu giderek büyümüş, bugüne kadar 41 işsiz öğretmen arkadaşımız ataması yapılmadığı için intihar etmiştir.
Öğretmenlerin Can Güvenliği Sağlanmalıdır
AKP’nin 7 Haziran seçimleri sonrasında tek başına iktidarını kaybetmesi sonucunda yeniden başlatılan çatışmalı süreç ile birlikte artan şiddet ve kaos ortamı toplumsal yaşamın bütün alanlarını olduğu gibi eğitimi ve eğitim emekçilerini de derinden etkilemiştir. Bir süredir bazı il ve ilçelerde fiili sıkıyönetim uygulamaları hayata geçirilmiş, 150’ye yakın yerleşim birimi “özel güvenlik bölgesi” ilan edilmiş, okullar kurşunlanmış, valiliklerin peş peşe aldıkları sokağa çıkma yasakları ile tüm ülke sadece 90’lara değil, resmen darbe dönemlerine geri götürülmüştür. Çatışmaların artarak sürmesi nedeniyle özellikle bazı il ve ilçelerde eğitim-öğretim hizmetlerinin öğrenciler, öğretmenler ve diğer eğitim emekçileri açısından sağlıklı bir şekilde yapılmasının koşulları bulunmamaktadır.
Ülkemizde eğitim sisteminin en önemli unsurlarından birisi olan öğretmenler 5 Ekim’i, her yıl diğer ülkelerdeki meslektaşlarına kıyasla daha mutsuz karşılamakta, ülkenin içine itildiği çatışma süreci ve AKP eliyle yaratılan kaos ortamından büyük bir endişe duymaktadır.
Okullarda öğrencilerin, öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin can güvenliğinin sağlanmadığı, ülkenin bir bölümünde fiilen sıkıyönetim koşullarının yaşandığı bir ortamda, eğitim-öğretim hizmetinin ne kadar yapılabileceği ya da sürdürülebileceği tartışmalıdır.
Öğretmenlik Mesleği İtibarsızlaştırılmış, Meslek Onuru Zedelenmiştir
AKP’nin 2002 seçim bildirgesinde “Öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalayabilmesi için öğretmenlerin nitelikleri artırılacak, buna paralel olarak özlük hakları ve çalışma şartları iyileştirilecektir” ifadesi yer almasına karşın, 13 yıllık iktidarı süresinde öğretmenlik mesleğinin bırakalım toplumda hak ettiği itibarı yakalamasını, öğretmenler tarihin hiçbir döneminde AKP iktidarı döneminde olduğu kadar hakarete maruz kalmamış, öğretmenlik mesleği tarihte hiç bu kadar büyük bir itibar kaybına uğramamıştır. Göreve gelen her bakan fırsat buldukça öğretmenlerin az çalıştığını, uzun tatil yaptığını iddia etmiş, her fırsatta öğretmenlik mesleğini “itibarsızlaştıran” ifadeler kullanmıştır.
Türkiye’nin dört bir yanında fedakârca görev yapan öğretmenlerimizin büyük bölümü yaptığı işe yabancılaştırılmış, MEB’in yanlış politikaları ve siyasilerin öğretmenlik mesleğine yönelik olumsuz söylemleri nedeniyle mesleğine küstürülmüştür.
Öğretmenler Türkiye’nin en ücra köşelerinde, her türlü olumsuz koşullarla mücadele ederek, görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadır. Yaşamın olduğu her yerde eğitim emekçilerini görmek mümkündür. Örneğin 15 Eylül’de ilk kez ataması yapılan öğretmenlerin yüzde 67’si doğu ve güneydoğu illerine atanmış ve önemli bir bölümü yeterince can güvenliği olmamasına rağmen büyük fedakârlık göstererek görevine başlamıştır.
AKP hükümetleri döneminde öğretmenlerin en temel ekonomik, sosyal ve özlük sorunları azalmak bir yana sürekli artmış, il içi, il dışı, özür grubu atamalarında, norm kadro sorunlarında ve alan değişikliklerinde sürekli mağduriyet yaratılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan öğretmen atamaları, ihtiyacın ve beklenen rakamların çok altında kalmıştır. Yıllar içinde işsiz öğretmenler sorunu giderek büyümüş, bugüne kadar 41 işsiz öğretmen arkadaşımız ataması yapılmadığı için intihar etmiştir.
2003-2015 Arasında KPSS’ye Giren, Ataması Yapılan ve Emekli/Ayrılan Öğretmen Sayıları
Eğitim Yılı | KPSS’ye giren işsiz öğretmen sayısı | Ataması Yapılan Öğretmen Sayısı | Emekli/AyrılanÖğretmen Sayısı |
2003 | 127.973 | 22.814 | 24.190 |
2004 | 182.160 | 19.029 | 23.999 |
2005 | 173.328 | 20.777 | 28.173 |
2006 | 201.877 | 50.877 | 19.135 |
2007 | 205.101 | 45.420 | 19.051 |
2008 | 237.123 | 40.709 | 15.338 |
2009 | 243.569 | 30.216 | 10.112 |
2010 | 234.392 | 40.922 | 9.510 |
2011 | 229.767 | 39.945 | 7.128 |
2012 | 299.709 | 56.106 | 8.800 |
2013 | 252.741 | 41.579 | 7.877 |
2014 | 325.419 | 50.502 | 7.975 |
2015 | 283.583 | 35.563 | 7.500* |
TOPLAM | 2.996.742 | 494.459 | 188.788 |
*2015 yılsonu tahmin.
Türkiye’de eğitim sistemi her geçen gün artan sorunlar ve derinleşen çelişkiler nedeniyle resmen çürümeye terk edilmiştir. Geçtiğimiz 13 yıl içinde ihtiyaç kadar öğretmen ataması yapılmamış, KPSS’ye giren her yüz öğretmenden ortalama 16’sının ataması yapılarak, yıllar içinde fiilen “işsiz öğretmenler ordusu” yaratılmıştır. Yine öğretmenlerin geçtiğimiz 13 yıl içinde gelirlerinde yaşanan gerileme sonucunda satın alım gücü belirgin bir şekilde azalmış, 2003 yılında 24 bin olan emeklilik oranı, yaşanan geçim sıkıntısı nedeniyle son yıllarda 7 binli rakamlara kadar gerilemiştir.
Öğretmenlere Hak Ettiği Değer Verilmelidir
Öğretmenlerin yıllar boyunca büyük fedakârlıklara katlanarak çalışırken yaşadığı zorluklar ortadayken, angarya çalışma ve performans değerlendirme girişimleri ile çalışma ve yaşam koşulları zorlaşmıştır. Geçtiğimiz yıllar içinde öğretmenlerin ekonomik ve sosyal sorunlarına ek olarak, mesleki saygınlıklarında ciddi gerilemeler yaşanmıştır. Yıllardır öğretmenlere hak ettiği değer verilmemekte, eğitim emekçilerinin en temel ekonomik, mesleki ve özlük talepleri ısrarla görmezden gelinmektedir.
Yaşadığımız tüm olumsuzluklara rağmen 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü, bizler için klasik anlamda “kutlanan” bir gün olmaktan çok, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin uluslararası alanda birlik, dayanışma ve mücadelesinin simgesi olan özel bir gün olma özelliğini sürdürmektedir.
Eğitim Sen olarak, siyasi hedefleri için ülkeyi ateşe atanların savaş çığırtkanlığına karşı, barış koşullarının bir an önce sağlanmasını diliyor, eğitim ve bilim emekçilerinin 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz.
EĞİTİM-SEN