Öncelikle bir soru ile başlamak istiyorum:
Kendini, eğitime ve sınıfındaki çocuklara adayan, gecesini gündüzüne katıp fedakarca çalışan çok başarılı bir öğretmenle, rutin çalışmalar dışında gayreti olmayan vasat bir öğretmenin aynı kefeye konulması adil midir?
Elbette “adil değildir” diyeceksiniz. Adil değil ise neden ülkemizde böyle bir yanlış yapılmaktadır?
Her yıl kayıtlar başlayınca, çocuğu ilkokula başlayacak veliler iyi bir öğretmen arayışına girerler. Adrese dayalı kayıt sistemi başlamadan önce veliler şehirlerindeki en iyi öğretmenleri bulup çocuklarını onların sınıfına kaydettirebilmek için adeta yarışa girerlerdi. Okul-aile birliklerine dolgun bağışlar yapılır, okula kayıt için ricada bulunacak nüfuzlu insanlar aranır, hatırı kırılmayacak dostlar araya koyulurdu. Veliler ne yapıp edip çocuklarını o başarılı öğretmenlerin sınıflarına kaydettirmeye çalışırlardı.
Bazen bu rekabet gazetelere haber bile olurdu. Kayseri ve Keçiören’de 500 ün üzerinde velinin bir öğretmenin sınıfına çocuk kaydettirmek istedikleri için noter huzurunda kura çekildiği, basında dikkatimi çeken iki örnekti.
Bu öğretmenler mutlaka çok başarılı öğretmenlerdi. İşini hakkıyla yapan bu fedakar öğretmenler, hiçbir menfaat beklemeden diğer öğretmenlerden çok daha fazla çalışıyorlardı ama gelir ve statü açısından onların diğer öğretmenlerden hiçbir farkı yoktu. Eşittiler ve eşitlik adalet getirmiyordu.
Bu öğretim yılında da ilkokula kayıtlar başladı. Yıllardır adrese dayalı kayıt sistemi uygulanıyor ve öğrenciler evlerine yakın okullara sistem tarafından kaydediliyor. Çocuklar, nasiplerine düşen öğretmen tarafından eğitiliyorlar. Ancak sınıf mevcudu az olan okullara kayıt bölgesi dışından öğrenci alınabiliyor.
Bu sefer veliler, çocuklarının kaydının yapıldığı okuldaki öğretmenler arasından en başarılı bilinenlerin sınıflarına çocuklarını almak için uğraş veriyorlar. “En iyi okulun eve en yakın okul” olduğu kulağa hoş geliyor ama en iyi öğretmen, eve en yakın okuldaki öğretmen olmayabiliyor. Şayet okulda başarılı bir öğretmen olmadığını düşünürlerse başka okullara kayıt için çare arıyorlar. Ya başarılı öğretmenlerin mahallerine evlerine taşıyorlar veya emlakçılardan boş bir ev kiralayıp, geçici olarak ikametlerini kağıt üzerinde oraya alıyorlar. Bu kadarını başaramayanlar ise sınıf mevcutları 30’un altında kalan başka okullarda başarılı öğretmen arayışına giriyorlar. Böyle bir yer bulurlarsa çocuklarını kaydettirip servisle gönderiyorlar.
Bakanlık, velilere bu güne kadar hiç öğretmen seçimi hakkı tanımadı. Bu biraz gelişmişlikle alakalı olsa gerek. Eskiden hastanelerde hekim seçme hakkı da yoktu ama sonradan hastaya kendi hekimi seçme hakkı verildi. Hastalar istedikleri hekime muayene oluyorlar. İşini çok iyi yapan hekimler daha çok rağbet görüyor. Bu durum hem onları motive ediyor hem de performansa dayalı ücret sisteminin gelmesiyle işini iyi yapan karşılığını alıyor. Hekim seçme hakkı verilmesi, hiçbir soruna neden olmadı. Veliye de öğretmen seçme hakkı verilsin.
Veliye öğretmen seçme hakkı verilmesi eğitim sistemi açısından “DEVRİM” niteliğinde bir karar olur. Birileri buna hemen karşı çıkacaktır. Ama önce durumu bir irdelemek gerekir. Veliye böyle bir hakkın verilmesine ilişkin paydaşların tutumları incelenirse:
- Velilerin böyle bir haktan son derece memnun olacağı açıktır.
- İşini hakkıyla yapan başarılı öğretmenlerin bundan memnun olacağı açıktır. Çünkü çalışanla çalışmayan, başarılı olanla olmayan aynı kefeye konulmayacaktır. Onlar, çalışmalarının mükafatını en azından psikolojik olarak alacaklardır.
- Çalışmaları yeterli olmayan veya vasat olan öğretmenler öğretmen seçim hakkına mutlaka karşı çıkacaklardır. Çünkü veliler kendilerine rağbet göstermeyecekleri için bir yerde az başarılı veya başarısız oldukları görünür hale gelecektir.
- Okul yönetimleri açısından başarılı öğretmene öğrenci verebilme inisiyatifi olacağından olumlu karşılanıp, aşırı taleplerde baskı altında kalabilecekleri için olumsuz karşılanabilir ama kayıt sırasında e-okul sistemi üzerinden öğretmen tercihi yaptırılıp okul yönetimleri baskıdan kurtarılırsa yöneticiler de başarılı öğretmenlerin motive olması, sistemin tüm öğretmenleri çalışmaya zorlaması açısından destekleyebilirler.
İdealist olmayan öğretmenlerin, sistemin bu durumundan yararlandığı ortada. Veliye öğretmen seçimi hakkı verilmemesinin, “çalışsam da olur, çalışmasam da” mantığıyla hareket eden, başarısız veya vasat öğretmenlerin çalışmamasına zemin hazırladığı açık.
Veliye, öğretmen seçim hakkı verildiğinde ise birçok fayda ortaya çıkacaktır.
- Öğretmenlerin tamamı mesleki olarak kendini geliştirmek zorunda kalacaklardır.
- Öğretmenler, derse hazırlık yapma, ders içinde daha aktif olma, süreç değerlendirmesi yapma konusunda en az diğer öğretmenler kadar çalışmak durumunda kalacaklardır.
- Başarılı öğretmenlerden yararlanma yoluna gidilecek bir tür mentorlük sistemi oluşacaktır.
- Veliler, öğretmenlerini seçtikleri için okula ilgileri daha çok artacak, okulu sahiplenecekler, okul-aile birlikleri daha aktif hale gelecektir.
- Aynı öğretmende karar kılan veliler arasında daha kolay iletişim kurulacak, sınıf velilerinin eğitim etkinliklerine katkıları artacaktır.
- Rehberlik ve denetim sadece sorunlu alanlara yoğunlaşacaktır. Tercih edilmeyen öğretmenler kolayca tespit edileceğinden, müfettişlerin bunlara yoğun olarak rehberlik yapması ve mesleki olarak geliştirilmeleri mümkün olacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığına, velilere öğretmen seçim hakkı verilmesi için çağrıda bulunuyorum. Gelin bu “DEVRİM” i gerçekleştirelim.
Doğan CEYLAN Yönetim Bilimi Uzmanı Maarif Müfettişi