Yükseköğretim derecelendirme kuruluşu THE’nın,‘2015-2016 Dünya Üniversiteleri Sıralaması’nda, Türkiye ile birlikte bazı ülkelerdeki üniversiteler büyük düşüş yaşadı. Akademisyenler, bu yıl değerlendirmede yapılan değişikliklerin dünyada güven bunalımı doğurduğunu belirtiyor. Boğaziçi Üniversitesi uluslararası ilişkilerden sorumlu akademik işler koordinatörü Prof. Dr. Taner Bilgiç de, “THE, altımızdaki halıyı çekti” diyor.
Prof. Dr. Taner Bilgiç, Boğaziçi Üniversitesi akademik işler koordinatörü. Üniversitenin uluslararası işlerinden o sorumlu. Bilgiç, dünya çapında üniversite sıralamaları ile ilgileniyor. Türkiye’de bunu yakından takip eden önde gelen isimlerden biri. The Times Higher Education (THE) ve QS gibi derecelendirme kuruluşlarına kendi kurumu ile ilgili veriler sağlıyor. Birkaç güvenilir yükseköğretim sıralaması olduğunu söyleyen Bilgiç, sıralamaların hata payı barındırsa da yükseköğretim kalitesi ile ilgili önemli bilgiler sunduğunu ve bunları dikkate alırken neyi, nasıl ölçtüğünün iyi anlaşılması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Taner Bilgiç, Hürriyet’in sorularını yanıtladı. THE, ‘2015-2016 Dünya Üniversiteleri Sıralaması’nı açıkladı. Buna göre, Türkiye’den birçok üniversite büyükdüşüş yaşadı. Akademisyenler, bu yıl değerlendirmelerde yapılan değişikliklerin dünyada güven bunalımı yarattığını ve tepki çektiğini söylüyor.
Sizce, dünya çapında yapılan üniversite sıralamaları güvenilir mi?
- Sadece THE değil, diğer tüm listelerde de bir güven bunalımı söz konusu. Güvenirlikleri, sıralamanın neyi ölçtüğü ile yakından ilgili. Dünya çapında sıralama yapan şirketlerin amacı, dünya üniversitelerini samimi olarak sıralamaksa, önce bunu nasıl yaptıklarını şeffaf bir şekilde açıklamaları gerekiyor. Hangi datayı nereden topladıklarını, anketlerini nasıl yaptıklarını yani metodolojilerini net belirtmeliler. Bunu yapan çok az. Öyle ki Avrupa’da bu sıralamaların ne kadar objektif olduğunu inceleyen bir gözlemevi kuruldu. IREG Gözlemevi, sıralama şirketlerinin bu işi ciddi ve şeffaf bir şekilde yapıp yapmadıklarını denetliyor. Ben uluslararası derecelendirmeleri bir Hint söylencesi ile anlatıyorum. Altı tane kör, bir fili başka uzuvlarından tutuyor. Sonunda hepsi aynı fili çok başka biçimde tarif ediyor. İşte sıralamalar da, bir bütünü tam anlamıyla tarif etmekten uzak. Dolayısıyla neyi ölçtüğünü iyi anlamak ve ona göre değerlendirmek lazım. İlk 50 ve 100’de yerler değişse de, hep aynı isimler oluyor. Bir giren kolay kolay çıkmyor.
TÜRK ÜNİVERSİTELERİ İLK 200’DE OLMALI
THE’da bu sene Türk üniversiteleri ilk 200’e giremedi. Neden bu kadar sıra kaybettik?
-THE ile QS, 2011’den önce birlikte çalışıyordu. Şimdi ayrı sıralamalar yapıyorlar. THE, bu sene birçok değişikliğe gitti. Örneğin, veri tabanını değiştirdi. Şu an kullandığı veri tabanında 200 binden fazla dergiyi dizinliyor ve atıfları kaydediyor. Ayrıca, THE geçen senelerde bir bölgede yapılan yayınlar ve atıflara göre bir ayrıştırmaya gidiyor; iyi bir şeyler yapıyorsanız, size biraz daha fazla puan veriyordu. Bundan vazgeçti. Böyle olunca Türk üniversiteleri çok sıra kaybetti. Üçüncü büyük değişiklik ise, makale değerlendirmelerinde oldu. Çok atıf alan, CERN gibi 1000’den fazla yazarı olan makaleler devre dışı bırakıldı. Özetle, kriterler ve ağırlıklar farklılaşmasa da, bunların nasıl ölçüldüğü her şeyi değiştirebiliyor, sıralamaları savurabiliyor. THE bu değişimi yapacağını açıklamıştı. Biz iyi yerlere doğru gidiyorduk, altımızdan halıyı çektiler. Yeniden yükseleceğiz. Tüm Asya üniversiteleri gibi Türkiye’de de yükseköğretim bir atılım içinde. Türkiye üniversitelerinin en azından ilk 200’de olması gerekiyor. Bizim yerimiz orası çünkü. THE ve QS sıralamalarında zaman zaman manipülasyon yapıldığı söyleniyor.
Sizce de müdahale ediyorlar mı?
-Çin ve Rusya üniversitelerinin iddialı projeleri var. İlk 100’e girmeye çalışıyorlar. Bunlar sıralamayı yapan şirketler üzerinde baskı kuruyor. Ben de toplantılarda görüyorum. Ancak sıralama kuruluşlarının bir manipülasyon yapmaları akla yatkın değil, bu çok tehlikeli. Çünkü güvenilirliklerini bir anda yitirirler. THE’nın bu sene yaptığı köklü değişiklikler de şüphe uyandırdı.
CERN’DEKI ARAŞTIRMACILAR DURUMA İTİRAZ ETMİŞ
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin (ODTÜ) THE’nın genel sıralamalarında ilk 100’e girmesi dünyadaki eğitimciler tarafından eleştiriliyordu. ODTÜ geçen yıl 85’inci iken, bu sene 501-600 bandına düştü. Bunda THE’nın üzerindeki baskının etkisi olabilir mi?
-THE’nın editörü Phil Baty ile görüşüyorum. Bana böyle bir şey söylemedi. Sırf ODTÜ odaklı bir şey yapıldığını düşünmem ancak Türk üniversitelerini geçen yıllardaki sıralamalarda bireysel çalışmalarından değil de, CERN deneyleri nedeniyle aldıkları atıflarla, sırasını yükselttiği için herkes eleştiriyordu. THE 2015-2016 sıralamasında bu eleştirileri değerlendirmiş olabilir. Çok atıf alan, 1000’den fazla yazarı olan makaleler devre dışı bırakıldı. ODTÜ, İTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi’nden akademisyenler özellikle CERN’de önemli çalışmalarda yer alıyor ve ortak makalelerde imzaları bulunuyor. Sadece Türkiye değil, CERN’de çok yazarlı makalelerde yer alan tüm ülkelerin üniversiteleri bu değişiklikten etkilendi. Duyduğum kadarıyla CERN’deki araştırmacılar, 1000 ve üstü yazara sahip makalelerin devre dışı bırakılmasına itiraz etmiş.
ÜNİVERSİTELER BİRBİRİNİ KONTROL EDİYOR
Üniversiteler kendi bilgilerini derecelendirme kuruluşlarına gönderiyor. Eksik ya da yanlış bilgi iletilirse kim bilecek?
- Harvard, Stanford, MIT, Cambridge, Oxford gibi üniversiteler kuruluşlara bilgi vermez. Sitelerinden her türlü bilgiye ulaşılabilir. Bizden istedikleri bilgiler ise, öğrenci, öğretim üyesi, lisans, master, doktora dereceleri, yabancı akademisyen sayıları ile bütçe bilgileri. Bunlar zaten açık. Manipülasyon yaparsanız fark edilirsiniz. Üniversiteler birbirlerinin verilerini kontrol edebiliyor. Yıldan yıla bu bilgilerde çok artış olursa, QS ve THE üniversiteleri uyarıyor. Bu bilgilerin puana yansıma oranı da az. Yani ne kadar manipüle ederseniz edin, sıralamaları çok fazla etkileyemezsiniz.
QS, üniversiteleri fakülteler bazında da sıralıyor. Bu daha doğru sonuçlar veren bir sıralama mı?
-Daha anlamlı ancak kaliteyi ölçmek zor. Çünkü fakülte bazında çok daha az veri var ve hata yapma olasılığı artıyor. QS, bu sıralamalarda sadece 50-100 üniversiteye yer verebiliyor. Bundan sonrası riskli. THE ise üniversiteleri ‘BRICS’, ‘Asya’ ve ‘Gelişen Ekonomiler’ gibi bölgeler bazında da sıralıyor. Türkiye son yıllarda Güney Avrupa değil Asya ülkesi olarak gösterildi. Bu bölgelerde bizi tanıyan üniversiteler çok az. Batı Avrupa ve Amerika bizi daha iyi tanıyor.
Siz bir sıralama yapsaydınız, fili nasıl tanımlardınız?
-Ne yaparsanız yapın, fili başka şekilde tanımlamış olacaksınız. Ancak öğretim üyelerinin birbirini kontrol ettiği, hakemli bir yapı eklenebilir. Öğretim üyelerine, sizin alanınızda çalışan en iyi üniversiteler hangisi, diye sorulabilir. Kuruluşlar bunu anketlerle bir nebze yapmaya çalışıyor. Dünya çapında yapılan anketlerde ilk 10’daki üniversiteler çok yüksek çıkıyor. Çünkü herkes onları biliyor. Fakat Boğaziçi’yi bilen az. Bu da Türk üniversitelerini geri sıralara itiyor.
THE’nın sıralaması birçok akademisyen tarafından da eleştirildi. İşte o akademisyenlerden bazılarının görüşleri:
Şeffaf değiller
Prof. Dr. Muhammed Şahin (MEF Üniversitesi Rektörü): Sıralama kuruluşları genelde 5-6 kritere göre üniversiteleri değerlendiriyor. THE, bu sene veri tabanını değiştirdi. Bu yıl kullanılan veri tabanı Scopus, Web of Science’a göre daha geniş. Türkiye ile ilgili epey yayın yer alıyor. Yani bu, bizim üniversitelerimiz açısından daha avantajlı bir durum. THE yaptığı bir değişiklikle CERN’de 1000 ve üstünde yazara sahip makaleleri değerlendirmeye almadı. Bu fizik alanlarındaki yükseköğretim kurumlarının sıra kaybetmesine neden oldu. Ayrıca bu kurumların ticari bir yönü var. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde rektör olduğum dönemde bu kuruluşlardan birinin temsilcisi gelerek, sıralamalarda yükselmemiz için bize ücretli danışmanlık teklifinde bulunmuştu. Bu açıdan şeffaf değiller. Derecelendirme kuruluşları neden her sene kriterlerinde değişikliğe gidiyor? Bu değişimler güvenilirliklerini zedeliyor. Şu ana kadar gerçekten güvenilir bir üniversite sıralaması henüz yayınlanmadı.
Tüm ülkeleri etkiledi
Prof. Dr. Ural Akbulut (ODTÜ Enformatik Enstitüsü’ne bağlı URAP Laboratuvarı Başkanı): Değerlendirmelerde yapılan değişiklikler tüm ülkeleri etkiledi. ODTÜ 85’ten 500’lere bir yılda geriliyorsa, bu üniversitelerimizle ilgili değil, değerlendirmelerde yapılan önemli değişimlerden kaynaklanıyor. Scopus’ta Web Of Science’a göre daha fazla yayın var. Ancak bu veritabanında Türkiye’deki üniversitelerin görünürlüğünü bilmemiz için etraflıca bir analiz yapmamız gerekiyor. Anketlerin sorulduğu yerler de değişti. Daha önce üniversitelerin ‘uluslararası görünürlük’ünü belirlerken kullanılan tanınırlık anketlerinde bizi, ABD ve Avrupa’ya soruyorlardı. Bu bölgelerdeki üniversiteler, bizi daha iyi biliyor. Bu yıl ise Doğu Avrupa ve Asya’daki üniversitelere sordular. Bizim o bölgelerde bilinirliğimiz batıya göre daha az. Eğer bu yılki sıralama doğru ise, öncekiler nasıl değerlendirilecek? Akademik dünyada güven bunalımı doğdu.
Dünya ilk 10’u da değişti
THE’nın, ‘2015-2016 Dünya Üniversiteleri Sıralaması’nda değerlendirme kriterlerinin değişmesiyle Türk üniversiteleri geçen yıla kıyasla büyük düşüş yaşadı. Koç Üniversitesi 251-300 sıra bandında yer aldı. Onu, 351-400’deki Bilkent ve Sabancı üniversiteleri takip etti. Geçen yıl 85’inci olan ODTÜ bu yıl 501-600’e geriledi. Boğaziçi Üniversitesi 139’uncuyken 501-600; İTÜ de 165’inciyken 501-600 sıra badına kadar düştü. İlk 10’da bulunan üniversitelerin de sırası değişti. İlk sırada geçen seneki konumunu koruyan ABD’den California Teknoloji Enstitüsü yer alırken, ikinci Oxford Üniversitesi, üçüncü ise Stanford Üniversitesi oldu. Geçen yıl ikinci olan Harvard bu sene altıncı sırada yer aldı.
Hürriyet