Ailelerin, okula gitmek istemediğini söyleyen çocuğun söylemlerine dikkat etmesi gerektiği, bu sorunun çocuğun öğrenme güçlüğü çekmesi ya da okulda sorunlar yaşamasından kaynaklanabildiği bildirildi.
Okula yeni başlayan çocukların “ben okula gitmek istemiyorum” şeklindeki söylemlerine dikkat edilmesi gerektiği, bunun sebebinin çocuğun öğrenme güçlüğü çekmesi ya da okulda sorunlar yaşaması olabileceği bildirildi.
Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Tuncay Dilci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, özellikle ilkokula yeni başlayan çocukların ilk haftalarında velilerin daha dikkatli davranmaları gerektiğini söyledi.
İlk haftalarda öğretmenler de dahil olmak üzere ailelerin çocukları korkutmaması, zorlamaması, kaygıya sevk etmemesi gerektiğini belirten Dilci, okulun baskı aracı olarak sunulmaması gerektiğini aktardı.
Dilci, çocuğun akademik başarısının önüne set çekmemek ve çocuğu daha öz güvenli yetiştirebilmek için okulun oyunlaştırılmış bir ortam olarak sunulması gerektiğini de dile getirerek, bu durumun özellikle 1. ve 2. sınıf öğrencileri için geçerli olabileceğini anlattı.
Somut işlemler dönemi
İlkokula başlayacak çocuğun “somut işlemler dönemi”nde olduğuna işaret eden Dilci, şunları kaydetti:
Çocuk bu dönemde bilinç altını olduğu gibi çizdiği resme, yazı karakterine, ders çalışma stiline yansıtır. Hatta okula karşı tutum ve davranışlarını bu yollarla gözlemleyebiliriz. En bariz örnek ise çocuk, ‘ben okula gitmek istemiyorum’ diyebilir. Bunun altında yatan nedeni araştırmak lazım. Okula gitmek istememesinde öğrenme güçlüğü çekmesi, arkadaşlarıyla uyum sorunu yaşaması, arkadaşlarından baskı görmesi, akran istismarına maruz kalması, öğretmenin davranışları ya da ailelerin söyledikleri etken olabilir. Bu nedenle aileler çocukların söylemlerine dikkat etmeli.
Dilci, kız ve erkek çocukların davranışlarının 8 yaşından itibaren ayrışmaya başladığını, kızların ilk başlarda okulda daha uysal ve içe dönük davranışlar sergileyip sonradan açıldığını, erkeklerin ise okulda tepkilerini, kaprislerini ya da hoşgörüsüzlüklerini daha rahat dışa vurduğunu dile getirdi.
Ailelerin kız çocuklarıyla erkek çocuklarını aynı kefeye koymadan yaklaşım göstermesini tavsiye eden Dilci, “Kızlar hassastır, içe dönük düşünürler, olumsuzlukları dile getiremezler, kabullenip söylemeyebilirler” dedi.
Çocuğunuzun gününü nasıl anlattığına dikkat edin
Çocuklar okuldan geldikten sonra ailelerin onlarla iletişim kurması gerektiğine değinen Dilci, şöyle devam etti:
Çocuk eve geldikten hemen sonra onu sorguya çeker gibi gününün nasıl geçtiği sorulmamalı. Yemek sırasında, normal sohbet esnasında konuşulmalı. Baskı ve kaygı oluşturacak sorgulamadan kaçınılmalı. Gününün nasıl geçirdiği, hangi derslerde sıkıntı yaşadığı sorulabilir. Aile bireyi kendisinin yapacağı bir şey olup olmadığını sormalı. Çocuğun gününü nasıl anlattığına da aile dikkat etmeli. Çocuk çok suskunsa aile içerisinde güvenli ve yeterli bir paylaşımın olmadığı anlaşılabilir. Çocuk aşırı şekilde kendini dışa vuruyorsa aileden aşırı toleranslı bir yaklaşım görüyordur. Yaptığı başarısızlıkları gizlemek adına onları kamufle etmek adına aşırı ses yükseltebilir.
Doç. Dr. Tuncay Dilci, ders çalışma konusunda velilerin çok keskin ifadeler kullanmaması gerektiğine de işaret ederek, anne ve babaların çocuğun derslerine yardımcı olabileceğini ancak çocuğun sorumluluğunu alıp rol değişimine gitmemeleri gerektiğini sözlerine ekledi.
AA