Eğitim Reformu Girişimi (ERG) 6 Aralık’ta yayınlanan PISA 2015’te Türkiye’nin düşük performansının nedenlerini analiz etti.
72 ülkeden 540 bin öğrencinin katıldığı sınavda Türkiye matematikte 49’uncu, fende 52’nci ve okumada 50’nci oldu. ERG, PISA 2012’ye göre 10 sıra kaybeden Türkiye için 6 reform sıraladı:
Nitelikli okul öncesi eğitim: Okul öncesi eğitimin zorunlu duruma getirilmesi hedefinin gerçekleşmesi ve tüm çocuklara nitelikli okul öncesi eğitim sunulabilmesi için atılması gereken adımlara hız verilmeli. PISA 2015 sonuçları okul öncesi eğitim almanın 15 yaşındaki akademik başarıya olumlu etkisi olduğunu gösteriyor. Türkiye’de 2015-2016 eğitim yılına ait en güncel verilere göre okul öncesinde net okullulaşma oranı 4-5 yaş için yüzde 43; 5 yaş içinse yüzde 55.5.
Öğretmenliği çekici kılın: Öğretmen yetiştirme yöntemlerini iyileştirecek, öğretmenlik mesleğini çekici kılacak ve var olan öğretmenlerin güçlenmesini sağlayacak müdahalelere ihtiyaç var. Bunun ilk adımı da 2011’de taslağı hazırlanan Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi yayımlanmalı. PISA 2015 sonuçlarına göre, çocukların öğrenmeleri üzerinde en büyük etkiyi yaratan politika müdahaleleri, sınıf içi uygulamalara ilişkin. Sınıf içi etmenlerin başarıya ulaşması ise büyük ölçüde öğretmene bağlı.
Okulları ayrıştırmayın: Sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı ve akademik olarak düşük performans gösteren çocukların belirli okullarda toplanmasından vazgeçilmeli. PISA 2015 sonuçları, bu ayrıştırmanın başarıyı olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor. Ortaöğretimde sınavsız, çocukların ve ailelerin tercihlerini dikkate alan alternatif yöntemler üzerinde durulmalı. Özellikle TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) sınavı yoluyla başarıya göre sınıflandırmanın yüksek düzeyde olması bu anlamda önemli bir risk.
Okullaşma artırılmalı: Ortaöğretimde okullaşma oranları arttırılmalı. Ayrıca okullaşma dahil birçok göstergede bölgeler arasında eşitsizlikler var. 2012’den bu yana 12 yıl zorunlu eğitim uygulamasına karşın ortaöğretimde net okullulaşma oranı 2015-2016 eğitim yılı için yüzde 79.8. Doğu bölgelerinde bu oran, Türkiye genelinin altında. Bu bölgelerde PISA 2015 performansı da daha düşük.
Kaynaklar doğru yönetilmeli: Eğitime yapılan kamu harcamaları artırılmalı, kaynakların doğru yönetilmesi ve kullanılması sağlanmalı. Eğitim harcamaları ile başarı arasındaki ilişki tüm ülkeler için aynı değil. Ancak Türkiye eğitime yapılan harcamaların akademik başarıya etkisinin yüksek olduğu ülkeler grubunda.
Veriye dayalı politika üretilmeli: Veriye dayalı politika üretme kültürü gelişmeli. PISA 2012 ile PISA 2015 değerlendirmeleri arasında Türkiye’nin eğitim sisteminde önemli bir değişim yaşandı. 2012-13 eğitim yılı itibarıyla, kamuoyunda ‘4+4+4’ olarak bilinen düzenlemeyle zorunlu eğitimin süresi, içeriği ve kademelendirilmesi yeniden düzenlendi. Özellikle yeni sisteme geçişin ilk yıllarında okula başlama yaşının düşürülmesinden, okul dönüşümlerinden ve ortaokula geçişin 5’inci sınıfa çekilmesinden kaynaklanan birçok aksaklık yaşandı. PISA 2015’e katılan çocuklar eğitim yaşamlarının yaklaşık 2.5 yılını yeni sistemde geçirdi. En büyük payı oluşturan 10’uncu sınıf öğrencileri ‘4+4+4’ün ilk yılında 8’inci sınıfta öğrenim gördü. 9’uncu sınıf öğrencileri, bir başka önemli politika değişikliği olan TEOG’a ilk defa katılan grup oldu. Türkiye’nin PISA 2015 sonuçları, var olan politikaların sonuçlarını değerlendirmek için kullanılabilecek bir kaynak. OECD raporunda, son on yılda PISA başarısında belirgin biçimde gelişim gösteren ülkelerin, eğitim alanındaki sorunlarına veriye dayalı çözümler bulma konusunda kapasitelerini göstermiş ülkeler oldukları belirtiliyor.