Eğitim-Bir-Sen, 5.sınıfın yabancı dil dersi ağırlıklı hale getirilmesinin zorluklarını, risklerini ve alternatiflerini analiz çalışmasını açıkladı.
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, ders saatlerini artırmanın yabancı dil öğretimi sorununu çözme yöntemi olarak görülmemesi gerektiğini ifade ederek, “Ders saatlerinde, haftalık ders programında yabancı dil derslerinin artırılmasının üreteceği diğer sorunlara gözümüzü kapatmamızı kimse beklemesin. Bunu sendikacı olarak da, eğitimci olarak da, veli olarak da yapamayız, yapmayız. Bu yüzden, Eğitim-Bir-Sen olarak, ‘Beşinci Sınıfın Yabancı Dil Dersi Ağırlıklı Hale Getirilmesi: Zorluklar, Riskler ve Alternatifler’ başlıklı bir analiz çalışması yaptık. Bu çalışmanın önemli içeriklerini, başlıklarını kamuoyuyla paylaşarak ‘yeniden ve birlikte düşünelim’ çağrısı yapıyoruz” dedi.
Ali Yalçın, Genel Merkez’de düzenlenen basın toplantısında, Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (EBSAM) tarafından hazırlanan “Beşinci Sınıfın Yabancı Dil Dersi Ağırlıklı Hale Getirilmesi: Zorluklar, Riskler ve Alternatifler” başlıklı analiz çalışmasının detaylarını açıkladı.
‘Her şeyin başı eğitim’ ifadesini hem fikri ve hem de fiili düzlemde sıklıkla vurgulayanların çoğunlukta olduğu Türkiye’de, eğitimle ilgili gündemin boş kalmasının mümkün olmadığını belirten Yalçın, “Ders kitaplarından ders saatlerine, öğretmen atamalarından öğretmen ihtiyacına, müfredattan ders programlarına birçok başlık şu veya bu şekilde kamuoyu gündeminde tartışma zemini oluşturdu, oluşturuyor. Eğitim hizmeti sunan kamu görevlilerinin hakkını, hukukunu koruyan yetkili sendika kimliğinin yanında, eğitim alanına dönük bilimsel çalışmalarımız ve yayınlarımızla da akademik üretim merkezi olma özelliğimizin Eğitim-Bir-Sen olarak bize yüklediği sorumluluklar var. Başlığında ya da içeriğinde eğitimin, öğretimin, öğretmenlerin, öğrencilerin, eğitim çalışanlarının olduğu her konuya etkin özne sıfatıyla müdahil, paydaş olduk. Yakın dönemde, temel eğitim alanına dönük kapsamlı etkiler üretecek bir değişim, müfredat ve ders programı değişikliği hem ülkenin hem de bizim gündemimize düştü. Evet, Orta Vadeli Programın açıklandığı toplantıda Başbakan Sayın Binali Yıldırım’ın ‘İlk dörtten sonra, ikinci dörde başlamadan önce, beşinci sınıfta, bir yıl boyunca yabancı dil eğitimini vereceğiz’ ifadesiyle oluşan gündemi kastediyorum” şeklinde konuştu.
Vatandaşlarına yeterli düzeyde yabancı dil öğretemeyen, öğrenme motivasyonu üretemeyen fiili bir durum var
Yıllardır süregelen ‘neden yabancı dil öğretemiyoruz’ ya da ‘yabancı dili neden öğrenemiyoruz’ tartışmasının, ‘5. sınıfın yabancı dil dersi ağırlıklı olması’ hedefini içeren söz konusu açıklamayla yeni bir boyut kazandığını kaydeden Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yabancı dil konusundaki sıkıntının kaynağı ‘sistemin yetersizliği mi, öğrencilerin isteksizliği mi’ sorusuna yönelik netlik ve asgari müşterek sağlayacak bir cevap henüz ortada yok. Buna rağmen, yeni bir düzlem ve yöntem oluşturma iradesi ortaya konulmuştur. Eğitim sisteminin bütün bileşenlerini, ilgili ve yetkililerini, öğrencileri, programları, ders kitaplarını, haftalık ders saatlerini az ya da çok, olumlu ya da olumsuz bir şekilde etkileyecek bu iradenin risklerini ve tehditlerini, fırsat ve imkanlarını analitik bir bakışla ortaya koymak durumundayız. Eğitim, ‘bunu yapamayız’ ve ‘bundan başkası yapılamaz’ bahanelerini devre dışı bırakan insanlaşma ve uzmanlaşma disiplinidir. Biz, eğitimin bütün konularına bu çerçeveyle yaklaşıyor; yabancı dil öğretimine de, yabancı dil öğrenmeye de bu zeminde bakıyoruz. Vatandaşlarına yeterli düzeyde yabancı dil öğretemeyen, öğrenme motivasyonu üretemeyen fiili bir durum var. Ancak, sorunu çözmek için ortaya konan irade, yeni sorunlar üretecek niteliktedir. Bu anlamda, hem bir isabetsizlik hem de bir acelecilik söz konusudur.”
Sorun, ders saatini artırmakla çözülecekmiş gibi görünmüyor
“Ders saatini artırarak çözülecekmiş gibi görünen bir sorun yok ortada” diyen Yalçın, “Türkiye’nin yabancı dil dersine ayırdığı ders saati oranı, OECD ülkeleri ortalamasının üzerindedir. Başka bir deyişle, Türkiye’nin yabancı dil öğretimi için ayırdığı süre genel olarak diğer ülkelerle uyumludur. Dolayısıyla, öğrencilerin yabancı dil düzeylerine ilişkin başarı/başarısızlık, tek başına ders saatleriyle ilişkili görünmemektedir. Ders saatlerini artırmak da, yabancı dil öğretimi/öğrenimi sorununu çözme yöntemi olarak görülmemelidir.
Ders saatlerinde, haftalık ders programında yabancı dil derslerinin artırılmasının üreteceği diğer sorunlara gözümüzü kapatmamız bekleniyor. Bunu sendikacı olarak da, eğitimci olarak da, veli olarak da yapamayız, yapmayız. Bu yüzden, Eğitim-Bir-Sen olarak, ‘Beşinci Sınıfın Yabancı Dil Dersi Ağırlıklı Hale Getirilmesi: Zorluklar, Riskler ve Alternatifler’ başlıklı bir analiz çalışması yaptık. Bu çalışmanın önemli içeriklerini, başlıklarını kamuoyuyla paylaşarak ‘yeniden ve birlikte düşünelim’ çağrısı yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin yabancı dil dersi oranı OECD ülkeleri ortalamasına denktir
Analiz çalışmasındaki verilere göre, Türkiye’nin yabancı dil öğretimine ayırdığı toplam sürenin, ilkokul düzeyinde AB ülkeleri ortalamasının birazcık altında, ortaokul düzeyinde ise AB ülkeleri ortalamasında olduğunu dile getiren Ali Yalçın, “İlkokul düzeyinde yabancı dil öğretimine ayrılan toplam sürenin bütün derslere ayrılan toplam süre içerisindeki payına bakıldığında ise, Türkiye’nin yabancı dil dersi oranının OECD ülkeleri ortalamasına denk olduğu; ortaokul düzeyinde ise Türkiye’nin yabancı dil dersi oranının OECD ülkeleri ortalamasından yüksek olduğu görülmektedir. Bu veriler, Türkiye’de yabancı dil öğretiminin iyileştirilmesi konusunun, ders saatlerinin artırılması yöntemiyle çözülemeyeceğini göstermektedir” diye konuştu.
Yabancı dil saatlerinin 3’ten 15’e veya 18’e çıkarılması için ihtiyaç duyulan öğretmen sayısı 40 binin üzerindedir
Yalçın, 5. sınıflarda yabancı dil ders saatinin 3’ten 6’ya çıkarılması durumunda, 20 bine yakın öğretmen ihtiyacı oluşacağına dikkat çekerek, şunları söyledi:
“Ders saatinin 3’ten 15’e veya 18’e çıkarılması durumunda ise ihtiyaç duyulacak yabancı dil öğretmeni sayısı toplam 40 bin-46 bin 500 arasında değişecektir. 2016 KPSS Yabancı Dil (İngilizce ve Almanca) Alan Bilgisi Sınavı’na yaklaşık 17 bin 500 adayın katıldığı ve Ekim 2016’da bunlardan bin 500’ünün atandığı dikkate alındığında, yabancı dil öğretmeni aday sayımız 16 bin civarındadır. Bunların tamamının ataması yapılsa dahi, yabancı dil dersi saatinin 3’ten 6’ya çıkarılması senaryosundaki toplam öğretmen ihtiyacı karşılanamaz. Yabancı dil ders saatinin artırılması durumunda, öğretmen atamalarında yabancı dil öğretmenliği branşı ağırlıklı bir tablo oluşacaktır. Bu tablo, 400 bine yaklaşan atama bekleyen öğretmen adayı kitlesinin daha da artmasına ve bazı alanlarda öğretmen ihtiyacının yeterince giderilememesine neden olacaktır. Yabancı dil öğretmeni açığını kapatmaya yönelik olarak diğer lisans programları mezunlarından öğretmen ataması yapılması gibi bir uygulama devreye konulmak istenecektir. Böylesi bir uygulama, hem kaliteye hem de eğitimin yerel dinamiklerle ilişkisine yönelik haklı kaygılar üretecektir. Ayrıca, yabancı uyruklu öğretmen istihdamını gündeme getirme çabaları da olacaktır. Bu çaba, atama bekleyen 400 bin civarında öğretmen adayının (ki bu sayı halen artış eğilimindedir) sürekli ve kamuoyu desteğine sahip tepkisine yol açacaktır. 5. sınıfta yabancı dil ders saatlerinin 3 saatten 15-21 saate çıkarılması, 5. sınıfta ders veren diğer branş öğretmenlerini norm kadro fazlası olmak yönüyle de huzursuz edecektir. Özellikle bazı batı illerinde birçok branşta ani bir şekilde öğretmen fazlalığı ve buna dayalı eğitim yönetimi sorunları ortaya çıkacaktır.”
Yabancı dil eğitiminin bütün öğrencilere ‘zorunlu’ olarak verilecek olması endişe vericidir
Tüm 5. sınıf öğrencileri için yabancı dil ağırlıklı bir müfredatın uygulanmasının üreteceği pedagojik endişelerin başında, çok kritik bir gelişim evresinde diğer derslerin ihmal edilmesinin geldiğini vurgulayan Yalçın, “Özellikle küresel inovasyon yarışında bütün ülkeler eğitim sistemlerinde STEM (fen bilimleri, teknoloji, mühendislik ve matematik) alanlarına ağırlık verirken veya bu alanların eğitiminin iyileştirilmesine yönelik reformlar yaparken, Türkiye’nin, öğrencilerin öğrenmeye en açık oldukları bir dönemde bütün okullarında yabancı dile ağırlık vermesi tartışmaya açıktır. Tepki oluşturacak bir başka nokta, yabancı dil eğitiminin ailelerin isteklerine bakılmaksızın bütün öğrencilere ‘zorunlu’ bir şekilde verilecek olmasıdır. Genel geçer uygulama yönüyle ‘hazırlık sınıfı’, daha sonra yabancı dilde yapılacak bir eğitime hazırlık amacına yöneliktir. Yabancı dil dersi konusunda yapılması planlanan değişiklikte, 5. sınıfın bütünüyle ya da ağırlıklı olarak yabancı dil dersine tahsisi söz konusudur fakat 6. sınıftan itibaren birkaç saatlik yabancı dil dersi dışında, bütün dersleri yine Türkçe görmeye devam edeceklerdir. Bu durumda, hazırlık sınıfı uygulamasından bahsetmek mümkün olmadığı gibi, bu uygulamanın verimliliği ve amacı da meçhule dönüşmektedir. Yabancı dil öğretiminin niteliğinin artırılması için tek başına öğretim süresini artırmaktan ziyade, dersin işleniş tarzı, müfredat, öğretim materyalleri, sınav sistemleri gibi hususlar birlikte değerlendirilmelidir. Mevcut eğitim sistemindeki diğer unsurların sabit kalması durumunda, sadece yabancı dil ders saatlerinin artırılmasına yönelik bir yaklaşımın bugünkünden farklı bir sonuç üreteceği kanaatinde değiliz. Yapılması planlanan değişikliğin ortaokulun dörtte birini doğrudan yabancı dil dersine tahsis edeceği, Türkçe ders saati sayısının yabancı dil ders sayısından daha az olmasına neden olacağı unutulmamalıdır. Bütün bunların Türkçeyi doğru, etkin, düşünme ve sorgulama odaklı kullanma becerisinde sorun oluşturacağı mutlaka ve öncelikle değerlendirilmelidir. Planlama ve uygulama buna göre şekillendirilmelidir” değerlendirmesinde bulundu.
Öneriler
“Ne yapmalıyız ki, yabancı dil öğretimi ve öğrenimi konusundaki sıkıntıları çözeriz. Eleştirmenin yanında önermek de gerekiyor” diyerek sözlerini sürdüren Ali Yalçın, yeni öneriler geliştirme çalışmaları devam etmekle birlikte, genel bir çerçeveyle belirledikleri önerileri şöyle sıraladı:
“5. sınıfın hazırlık mahiyetinde yabancı dil ağırlıklı eğitim vermesi, bütün okullar için zorunlu olmak yerine, 2013’ten itibaren uygulandığı üzere altyapısı uygun okulların isteğine bağlı olmalıdır. Ancak, ortaokullar arasında rekabeti artıracak bir yaklaşımdan özellikle kaçınılmalıdır. Bir başka ifadeyle, imkanlar ölçüsünde her öğrencinin mahallesinde okula gidebilmesi ilkesi gözetilmelidir. 5. sınıflarda yabancı dil ağırlıklı eğitim veren okullarda eğitim alan öğrencilerin, sonraki yıllarda yabancı dil becerileri gözlenmeli ve diğer okullarda eğitim alan öğrencilerin yabancı dil becerileri açısından kıyaslanmalıdır. Benzer şekilde, bu tür uygulamaların yabancı dil dışındaki dersler üzerindeki etkisi de sistematik olarak izlenmelidir. Yabancı dil ders saatlerinin artırılması yönünde bir politika izlenecekse, hazırlık mahiyetinde bir sınıftan ziyade, eğitim sisteminin altyapısını zorlamayacak şekilde ders saatlerinde küçük artışlar tercih edilmelidir. Yabancı dilin iyi bir şekilde öğretilebilmesi için, sadece ders saatlerini artırmaya yönelik bir yaklaşımdan kesinlikle kaçınılmalı ve sistemin diğer bütün unsurları birlikte değerlendirilmelidir. Bu çerçevede, mevcut yabancı dil öğretimi niteliğini artırmaya ve öğrencilerin yabancı dili konuşmalarını teşvik eden çalışmalara öncelik verilmelidir. Yabancı dilin öğretilmesi konusunda çeşitlendirmeye gidilmelidir. Bu çerçevede, sadece okulda müfredata bağlı bir yaklaşım yerine, müfredat dışı etkinlikler desteklenmelidir. Sonuç olarak, konuya ilişkin çalışmalarımızı sürdürüyor, eğitim sistemine zarar vermeyecek ve en fazla faydayı üretecek bir içeriğin ortak akılla ve bütün taraflarla yürütülecek çalışmalarla belirlenmesine her türlü katkıyı sunacağımızın bilinmesini istiyoruz.”