Eğitim-Bir-Sen, Anayasa Mahkemesi’nin dershanelerin kapatılmasının iptalini içeren karar ile ilgili internet sitesinden bir açıklama yaptı.
Eğitim-Bir-Sen’in AYM’nin kararı ile ilgili açıklaması şöyle:
Her ne kadar resmi bir açıklama yapılmamış olsa da Anayasa Mahkemesinin, dershane yasası olarak bilinen 6528 sayılı Kanunun ilgili hükümlerinin iptaline karar verdiği bilgisine ulaşılmıştır. Mahkemece resmi bir açıklama yapılmadığı için maddelerin tamamen mi kısmen mi iptal edildiğine dair henüz bir veri mevcut değildir. İptal kararı da kararının gerekçesi de henüz açıklanmamıştır.
Bu minvalde yapılacak açıklamalar, katkıdan çok sansasyon, spekülasyon ve manipülasyon malzemesi yapılabilecektir.
Basın yayın organlarındaki haberlerde yer alan kısıtlı bilgilerden hareketle iptalin gerekçesinin, “dershanelerin dönüşümüne ilişkin yasal düzenlemenin”, ölçülülük ilkesine aykırılık, eğitim ve öğrenim hakkı, çalışma ve özel teşebbüs kurma hürriyeti maddelerine aykırılık görüldüğü ifade edilmektedir.
Eğitim-Bir-Sen olarak iptale konu 6528 sayılı Kanununun müzakere süreçlerinde; dershanelerin kapatılmasından ziyade kapanmasının hedeflenmesinin daha uygun olacağını, kapatmanın bu kurumların seçme sınavlarına hazırlama dışındaki fonksiyonlarını göz ardı ettiğinden geride telafisi zor boşluklar bırakabileceğini, sınav odaklı sistemin Türkiye için adalet duygusu, eşit vatandaşlık ve sosyal hareketlilik konularında sağladığı fayda nedeniyle bir süre daha devamının bir zorunluluk olduğunu, dershanelerin, okullarda oluşan program sorunları ve atalet nedeniyle alternatif eğitim kurumları ve bir tampon kurum hâline geldiğini, dershanelerin kapatılması veya sistem dışına çıkarılarak yokmuş kabul edilmeleri yerine özellikle dezavantajlı gruplar için sorumluluk yüklenecek ve kendilerinden bu anlamda hizmet alınan ve bunlar için başarı kriterine uymaları beklenen kurumlara dönüşümlerinin sağlanması gerektiğini ifade etmiştik.
Gelinen noktada Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinin anayasanın 42 ve 48 inci maddelerine aykırılık olarak tespiti karşısında yeni bir kanuni düzenlemeyle dershanelerin kapatılmasının mümkün olamayacağı açığa çıkmış durumdadır.
İptal Kararı Sonrası Ne Olacak Veya Neler Olmalıdır?
AYM’nin kararından sonra dershanelerin kapatılma sürecinin devamı artık mümkün değildir. Bu itibarla bundan sonra yapılması gereken ilk iş;
Sorun alanı olarak görülen dershanelerin kanun zoruyla kapatılması yerine seçme ve eleme sınavına dayalı kademeler arası geçiş sürecinden öğrenci ve öğretmen odaklı, öğrencinin sınav sonucu yerine okuldaki tüm faaliyetlerinin değerlendirilmesine dayalı bir eğitim reformu için tüm tarafların çaba göstermesi olmalıdır.
AYM kararından sonra unutulmaması gereken bir husus Anayasanın 153 üncü maddesi gereği Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesidir.
Diğer bir ifadeyle iptal kararı sonrası, iptale konu yasal düzenleme öncesi hukuki duruma geri dönülmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Aynı şekilde kanuna göre tesis edilen idari işlemler, yeni bir düzenleme yapılıncaya değin geçerliliğini koruyacaktır.
Bu çerçevede kapatılma ve dönüştürülme işlemi gerçekleşmemiş dershanelerin, (iptale konu yasal düzenleme çerçevesinde) iptal öncesi hukuki durumlarına dönmeleri mümkün değildir.
Yani dershanelere kurum açma izni verilmesi, dershanelerin nakli, devri, personel çalıştırılması, bu kurumların eğitim-öğretim, yönetim, denetim ve gözetimi, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanun kapsamında kamu tarafından gerçekleştirilemeyecek; bunun için dershanelerin Özel Öğretim Kurumları Kanununa yeniden dâhil edilmesi gerekecektir.
Bizce hükümetin öncelikli tasarrufu bu yönde olmalıdır. Zira yasal düzenleme yapılmaksızın konunun sürüncemede bırakılması denetimsiz ve kontrolsüz bir dershaneciliğin yaygınlaşmasına, bu ise toplumun geniş bir kesiminde kuvvetle muhtemel mağduriyetler yaşanmasına sebebiyet verecektir.
Dershane Öğretmenlerinin Bakanlık Kadrolarına Atanması Süreci
İptal kararına ilişkin haberlerde, Mahkemenin kanunun, dershane öğretmenlerinin KPSS puanı aranmaksızın Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen kadrolarına atanmasını içeren maddelerini de iptal ettiği ifade edilmektedir.
Nitekim Eğitim-Bir-Sen olarak kanun tasarısının açıklandığı süreçte atama bekleyen üç yüz bine yakın öğretmenin olduğu bir ortamda KPSS ve alan sınavı şartı aranmaksızın Bakanlığa ayrılmış öğretmen kadrolarına, dershane öğretmenlerinin atanmasının, atama bekleyen öğretmenlerin haklarının ihlali teşkil edeceğini ifade etmiştik.
Gelinen noktada iptal kararı sonrası, dershane öğretmenlerinin Bakanlık öğretmen kadrolarına atanması sürecinin iptal kararından etkileneceği açıktır.
Bu Noktadan Sonra Ne Yapılmalı?
Anayasa Mahkemesi, söz konusu kararın sonuçlarını göz önüne alarak gerekçeli kararını ivedilikle Resmi Gazetede yayımlamalıdır. Eğitim-öğretim dönemi Bakanlık açısından ağustos ayından sonra başladığından Bakanlık hızla mini bir milli eğitim şurası düzenleyerek, konunun tarafları ve eğitimin paydaşlarıyla birlikte iptal sonrası ortaya çıkan durumu çok boyutlu masaya yatırmalı; buradan çıkan sonuçların hukuki düzenlemelerde ele alınmasını sağlamalıdır.
Gerekçeli karar açıklanmaksızın yasama tasarrufu bir anlam ifade etmeyecektir. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararının yayımlanmasını müteakiben ortaya çıkan hukuki boşluğu giderecek düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
Dershanelerin kanun gücüyle kapatılması süreci iptal kararıyla birlikte sona ermiştir. Ancak dershanelerin kapanması yönündeki kamu iradesi ve eğitim alanıyla ilgili çalışmalar yürüten kişi ve kurumların beklentisi devam etmektedir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı çocuklarımızın ve gençlerimizin sınav temelli eğitim sistemi ve süreçlerinden kurtarılmasına ilişkin çalışmaları yasaklamıyor. Bu noktada başta Bakanlık olmak üzere bütün taraflar kabul edilmiş mottosuyla “at yarışı hipodromu”na dönen dershanelerin çocuklarımızın, gençlerimizin, ailelerimizin ve geleceğimizin vizyonundan çıkması için çözüm odaklı ve ortak akılla proje ve uygulama önerisi geliştirmeye devam etmelidir.
Sistemin dershanelere yönelik ilgiyi ve talebi azaltmasının ön koşulu, okulların imkânlarının arttırılması ve öğretmenlerin mesleki memnuniyet düzeyinin yükseltilmesidir. Okulun hayatın içine çekilmesi, günlük hayat içinde çocukların okulla daha fazla ilişki kurabilecekleri imkân, fırsat tesis ve tekliflerin okullarda bulunması/sunulması gerekir.