Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı Cansel GÜVEN’den aday öğretmenlere mektup var.
Cansel Güven’in mektubu şöyle:
Sahte diplomalarla, hırsızlanan sınavlarla, kopyalarla, istisnai kadrolarla devletin her kademesinde koltuk bulanlar bir taraftayken, atanmak için onlarca sınav kazanmış, yüz binlerle yarışıp ipi göğüslemiş, en zor bölgelerde, en sıkıntılı kurumlarda bir yıldır başarıyla öğretmenlik yapmış aday öğretmenlerin liyakati sorgulanıyor. Bir performans, bir sahne (kürsü) sanatı olan, yetenek gerektiren mesleğe yeterliliği test sınavıyla, çoktan seçeceklermiş.
Anadolu Eğitim Sendikası olarak yargıya taşımış olduğumuz, takvim itibari ile de Anayasa Mahkemesi gündeminde olan aday öğretmenlik sınavına ilişkin karar henüz çıkmadı. 6528 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 5. maddesiyle, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesine eklenen altıncı fıkranın Anayasa’nın 2., 10., 36. ve 90. maddelerine aykırılığı açısından iptali istenen hükümler; ihtisas mesleği olan öğretmenliğin, mesleğe başladıktan sonra tartıya vurulması anlamına gelmektedir.
Bir aday öğretmenin atamadan sonra doğrudan sınıfa alınması, 1 yıl boyunca öğretmenlik yaptırılması, performansının ölçülmesi ve yeterli bulunmasına rağmen, YAZILI (ve veya sözlü) bir sınavla BAŞARISIZ ilan edilmesi hukuken sorunludur. Öğretmenlik KANUNLA “ihtisas mesleği” sayıldığına göre, sınıfa ancak ihtisas sahibi girer. Öğretmen atamalarında diploma, formasyon, KPSS ve alan sınavı yeterlilikleri ölçen devlet, asaleti atamadan 1 yıl sonra ve SINAVLA vermeye kararlıysa, o 1 yılı sizi eğitmekle geçirmeli, danışman uzman öğretmen eşliği olmadan sınıfa almamalı, 1 yılın sonunda o yıl boyunca aldığınız eğitime dair ölçmeliydi. Böyle bir yol seçilmediği için sınav peşinen hukuksuzdur.
Yargının geç karar vermesi veya iptal yönünde karar vermemesi durumunda girilecek olan 11 Ekim Tarihli sınavda bir şekilde başarısız olan bir öğretmenin dersine girdiği öğrenciler açısından ayrı bir hukuki durum oluşur. Veliler asaleti onaylanmamış, resmi olarak YETERSİZ bulunmuş bir öğretmende geçen yılın hesabını bakanlığa sorma hakkına sahiptir. Yurt genelinde bu şekilde zincir dava açabilecek duyarlı veliler bakanlığı oldukça güç durumda bırakabilir, manevi zarar ve tazminat talepleri de doğar.
Aynı şekilde yıl boyu derslerine TEK BAŞINA girmiş, sınavlar yapmış, notlarını sisteme işlemiş, asil öğretmenle aynı sorumlulukları yerine getirerek geçer performans notu almış “aday öğretmen”, 100 test sorusuyla yeterlik ölçülemeyeceği gerçeğine dayanarak adaylığının kaldırılmasını talep edebilir, dava edebilir. Böyle bir davada EN ETKİLİ DELİL, sayıları 100 bini bulan ücretli öğretmenlerin varlığıdır. Bazı ücretli öğretmenlerimiz on yıl ve üzeri sürelerde sınıfta asil öğretmen gibi çalışmaktadır, sınav ve yeterlilik gibi ölçütler aranmadığı gibi bir kısmı öğretmenliğe kaynak bir lisans eğitimi almamıştır. Öğretmen yeterliliği liyakati arayan devletin bu çelişkiye yanıt vermesi gerekir.
Öğretmenlerimize, atanıncaya kadar kırk hendek atlatan sistem; atama sonrası da bir “oh” dedirtmedi. Bol bulunan şeyin UCUZ sayılması gibi, sıkıştıklarında “işinize gelirse, atama bekleyen yüzbinler var” denilmesi en hafifinden ayıptır. Bize verilen değer; biraz da bizim kendimize verdiğimiz değerle orantılı. Biz yurttaş yetiştirenleriz, kanunları, yönetmelikleri, kaderimizi bir gecede, bir kaç saatte değiştirenleri seçmekle kalmadık onları biz yetiştirdik.
Atanmamızla birlikte mesleki örgütlenme hakkımızı da kazanmış olduk ama çoğunlukla sendikamızı biz seçmedik. Önümüze konan bir çok resmi form gibi standart formlar arasında BİRSENdika dayatmasına maruz kaldık. Bu belki ilk sınavdı, çoğumuz sınıfta kaldı…
Üzerinden daha bir kaç hafta geçen toplu sözleşme dönemi dahil, öncesi ve sonrasında aday öğretmen çilesi temsil yetkili sendikanın gündemine gelmedi, bırakın dava etmeyi, bunu mesleki performansı arttıracak bizi geliştirecek İYİ BİR ŞEY olarak savunmaktalar. Aday öğretmenleri atanır atanmaz kendi yapılarına dahil etmeleri “bizden olmazsan işsiz günlere dönersin” söylemleri hem yalan hem suçtur. Türk Ceza Kanununun ‘‘Sendikal Hakların Kullanılmasının Engellenmesi’’ başlığını taşıyan 118. maddesi şöyle der: ‘‘Bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla cebir veya tehdit kullanan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’ İkinci fıkrasında ‘‘Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir sendikanın faaliyetlerinin engellenmesi halinde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’’ Bu hüküm, size sendika dayatan idarecilerin memuriyetini bitirecek bir cezaya işaret ediyor. Baskıyı tutanak altına alan, iki aday öğretmen bir okul müdürünü, şube müdürünü, milli eğitim müdürünü işsiz günlere döndürür. Her ilde her ilçede 2 cesur yürek çıkmıyorsa, dayatılan formu elinin tersiyle itecek “ sendikalı olmaya kendim karar verir, sendikamı kendim seçerim diyecek” öğretmenlerin çoğunlukta olmasını dilerim. Benim neslimi yetiştirecek, geleceğimizi şekillendirecek olan öğretmenler, sınıflarında insan hakları anlatacak, rol model olacak nitelikte olmalı.
Aday öğretmenleri bu siyasi baskıya, alçaltıcı sınav maceralarına teslim etmemek asaleten çalışan öğretmenlerin boynunun borcu olduğu gibi kendi geleceği için de önemli aslında. Stajyerlerimizi sisteme yem olarak teslim edersek, peşi sıra kıdemlileri de ölçecek yazılı sözlü sınavlara kapı açarız. Adaylığı atlatan emekliliğe kadar rahat ederim “hele şu köprüyü geçeyim, herkese DAYI diyeyim” yanılgısına düşmesin. Burada bitmiyor, yeni başlıyor. Hepimizi adeta SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMEN kılacak bir dönemin eşiğindeyiz. Güya ÖDÜL ve KARİYER olanağı sağlayacak bir performans değerlendirme sistemi ile şantaj, tehdit emekliliğe kadar sürsün istiyorlar. Buna birlikte ve örgütlü olarak direnmeliyiz.
Eğitim sistemi ve personel rejimi gibi geneli ilgilendiren davalarda yüksek yargının siyasetin baskısı altında çok zor karar verdiğini, karar Anayasa uygun ve mağdurlar lehine çıksa da gecikme yüzünden mağduriyet yaşanabildiğini hepiniz gözlemlemişsinizdir. Aday öğretmenlerin kaderini belirleyecek bu davanın en kısa sürede ve Anayasamızın temel ilkelerine uygun düşecek şekilde sınavın iptaliyle sonuçlanmasını bekliyor, hukuk devleti olduğumuza inanmak istiyorum. İnanç içinde beklemeyeceğim elbet, sendikamla birlikte sizin için kamuoyu oluşturmaya, mücadele etmeye devam edeceğim.
Tüm derdi 11 Ekim sınavı olan, ders mi çalışayım tatil mi yapayım açmazına düşen aday öğretmenlerime son sözüm: sık sık değişen, yine değişecek olan mevzuatı öğrenmek olmasa size “lütfen sınav için değil kendiniz için öğrenin” derdim. Öğretmen ömür boyu öğrencidir, bilginin zararı-fazlası yoktur. Beri yandan ezberleme baskısıyla kalan günleri zehir etmeyin. Adaylık sürenizi tamamladınız, performansınız geçer, disiplin cezalarınız yok ise (savunma vermek, birkaç kez uyarılmak sorun teşkil etmez) 11 Ekim kıyamet değil. Sizi işsiz günlere gönderemezler. Siz vazgeçip “çalışmıyorum” demediğiniz sürece her türlü meşru yolla hakkınızı arar, alırsınız. Bu sıkıntılı süreçte dertleşmek, moral bulmak için dostluklar önemlidir ama konu sendikal dayanışma ve hukuki destek gerektiriyorsa lütfen yol arkadaşınızı YETKİN olanlardan seçin, yetkili olanlar yüzünden bu haldeyiz çünkü.
Üzülmeyin, kaygılanmayın diyemem SIZLANMAYIN, TARAF OLUN diyorum. Sanal örgütler ve yalan örgütlerin bir hak kazandırdığı, bir hakkı koruduğu görülmemiştir. Sorunlar gerçek, tehlikeler de. Sizleri gerçekçi olmaya, geleceğiniz için gerçek hayatta bir şeyler yapmaya çağırıyorum. İdarecilerinizin gözlerinin içine bakıp “ben devletin memuruyum, senin değil” demekle başlayabilirsiniz. Menzile ulaşmak o ilk adımla mümkün olacak…
Cansel GÜVEN
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı